
Key Insights & Memorable Quotes
Below are the most popular and impactful highlights and quotes from Erotism: Death and Sensuality:
“Beauty is desired in order that it may be befouled; not for its own sake, but for the joy brought by the certainty of profaining it.”
“Our only real pleasure is to squander our resources to no purpose, just as if a wound were bleeding away inside us; we always want to be sure of the uselessness or the ruinousness of our extravagance.”
“Poetry leads to the same place as all forms of eroticism — to the blending and fusion of separate objects. It leads us to eternity, it leads us to death, and through death to continuity. Poetry is eternity; the sun matched with the sea.”
“To put it more precisely, since language is by definition the expression of civilised man, violence is silent. Civilisation and language grew as though violence was something outside. But silence cannot do away with things that language cannot state. Violence is as stubbornly there just as much as death, and if language cheats to conceal universal annihilation, the placid work of time, language alone suffers, language is the poorer, not time and not violence.”
“In essence, love raises the feeling of one being for another to such a pitch that the threatened loss of the beloved or the loss of his love is felt no less keenly than the threat of death. Hence love is based on a desire to live in anguish in the presence of an object of such high worth that the heart cannot bear to contemplate losing it. The fever of the senses is not a desire to die. Nor is love the desire to lose but the desire to live in fear of possible loss, with the beloved holding the lover on the very threshold of a swoon. At that price alone can we feel the violence of rapture before the beloved.”
“Our only real pleasure is to squander our resources to no purpose, just as if a wound were bleeding away inside us; we always want to be sure of the uselessness or the ruinousness of our extravagance. We want to feel as remote from the world as we can. As remote as we can: that is hardly strong enough; we want a world turned upside down and inside out. The truth of eroticism is treason. De Sade’s system is the ruinous form of eroticism. Moral isolation means that all breaks are off; it shows what spending can really mean. The man who admits the value of other people necessarily imposes limits upon himself. The respect of man to man leads to a cycle of servitude that allows only for minor moments of disorder and finally ends the respect that their attitude is based on since we are denying the sovereign moment to man in general.”
“Let me stress that in this work flights of Christian religious experience and bursts of erotic impulses are seen to be part and parcel of the same movement.”
“The taboo does not banish the transgression but, on the contrary, depends upon it, just as the transgression depends on the existence of the taboo: “The transgression does not deny the taboo but transcends it and completes it”
“Tutku, onu hisseden için bedenlerin arzusundan daha şiddetli bir anlam taşıyabilir. Beraberinde mutluluk umutlarını getirmesine rağmen tutkunun kargaşa ve rahatsızlığa neden olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Mutlu tutku bile o kadar şiddetli bir karışıklığa neden olur ki mutluluk haz duyulmasını sağlamadan önce çok büyük olduğu için karşıtına, yani acıya benzer. Tutkunun özü, iki varlığın süreksizliğini mükemmel sürekliliğe dönüştürmektir.”
“От само себе си се разбира, че развитието на еротизма с нищо не е външно за областта на религията, но тъкмо християнството, противопоставяйки се на еротизма, е осъдило повечето религии. В някакъв смисъл християнската религия е може би най-нерелигиозната.”
“The lover strips the beloved of her identity no less than the blood-stained priest his human or animal victim.”
“Anguish is what makes humankind, it seems; not anguish alone, but anguish transcended and the act of transcending it.”
“If I were to be asked what we are, I should answer: 'We are the door to everything that can be, we are the expectation that no material response can satisfy, no trick with words deceive. We seek the heights. Each one of us can ignore this search if he has a mind to, but mankind as a whole aspires to these heights; they are the only definition of his nature, his only justification and significance.”
“Nous nous approchons du vide, mais ce n'est pas pour y tomber. Nous voulons nous griser de vertige et l'image de la chute y suffit.”
“İki taraf da eşit derecede haksızdır: Savunmadakiler savunulamayacak mevkileri korurken ötekiler ise saldırılamayacak mevkilere saldırırlar. Yaşam seviyelerinin aynı düzeye indirilmesine aykırı hiçbir şey yapamayız.”
“Ahlaksızlığa çabucak teslim olan kötü yola düşmüş kişi kaybolmaya yazgılı bir ucubedir. Canavar olmaya müthiş kabiliyetli, deha sahibi yoldan çıkmışlar bile, eğilimlerini takip etmekle yetinseler sonları yıkım olur.”
“Doğa bizi bir başımıza doğurtur, iki insan arasında en ufak bağ yoktur. Davranışlarımı düzenleyen tek kural, beni mutlu eden şeyleri tercih etmek ve bu tercihlerin başkası üzerindeki kötü etkilerini zerrece dikkate almamaktır. Başkalarının en büyük acısı benim alacağım hazdan daha önemsizdir. En zayıf hazzı olağanüstü suçları işleyerek elde etmişsem ne çıkar? Haz koltuklarımı kabartır, o benim içimdedir, oysa suç beni etkilemez, o benim dışımdadır.”
“Evliliğin ilkesi karanlıkta çiftleşmektir. Eşlerin birleşmesinin kadını arzunun kendini vakfettiği nesne haline getirmediği açıktır. Bunun için kadını, tıpkı fahişe gibi, hayatın genel deviniminden çekip çıkarmak gerekir. Eş olan kadının görünümü erotizmin anlamına sahip olmaz: Bu görünüm eşlerin bir bütün olarak ortaklaşa hayatını ifade eder.”
“Hayvan belki de uyuyakalmış bir insandır, insan ise kendini doğanın uykusundan koparan bir hayvan...”
“Şölende mahvoluş arayışının eriştiği şey mahvoluş ya da ölüm değil, hazdır. Boşluğa yaklaşmaktayız, ama içine düşmek için değil. Baş dönmesinden sarhoş olmak isteriz ve düşüşün imgesi buna yeter.”
“Bastırmanın on kat arttırdığı bir devinimin gücü hayatı daha zengin bir dünyaya fırlattı.”
“Bu iç sıkıntısı olmasa, tamamıyla lükse adanmış bir hayat bu kadar yüzsüzce olmazdı. Eğer lükse kaçmak insani bir şeyse, ürünü iç sıkıntısı olan ve iç sıkıntısının hafifletmediği bir lükse ne demeli?”
“Yaşayan bu dünya bir gün benim ölü ağzımda cerahatlenecek. Bu yüzden bekleyişin kaçınılmaz hayal kırıklığı aynı zamanda inkâr ettiğim, ne pahasına olursa olsun inkâr etmek zorunda olduğum korkudur.”
“Gerçekten de her şey, hayatın çoğunlukla kendinden önce başkalarının yarattıklarını tanımayan insanların sürekli yeniden yaratımından ibaret olduğunu düşündürür: Anlaşılan, insanı hayatta tutan tek şey yeniden yaratmaktır, yaratışın etkisi tükenir, yaratıcılar olmadan, hatta onlar öldükten hemen sonra insanlık çöker, uyuklar ve tekrar geceden çıkması gerekir. İnsanın ahlaksal açıdan yaratılışı fiziksel doğumundan daha mı seyrek yenilenmelidir? Yaşlı neslin ölümünü arzulayan, daha tazelerinin çocukluğunu yaratan kadere, insan yaşamının biteviye sıfırdan başlamasını ya da en azından derin gecenin içinden doğmasını arzulayan kader cevap verir. Burada insanın hayvandan ayrıldığı şanlı ânın yüceltilip tekrar edildiğini görmemek için bir sebep olabilir mi? Ve Breton'um Sade'a atfettiği duygu, görmemizi engellemek yerine, belirli bir duyguya belirli bir cevap olması gereken ilk insanın anlamını kavramamıza yardım etmez mi? O günden bu yana derece derece müthiş mesafe kaydedebildik ve üzerimize çöken uykuyu yaratının sürekli ve yenilenen devinimleriyle her seferinde silkeledik. Dans başladığında ilk figürleri kendilik bilincinin figürleri oldu. İnsan yaşamının ilk faaliyetlerini anlama gücünü elimizden alan şey ilkellere kör bir küçümsemeyle yaklaşmamızdı. İnsani olmaktan çok donuk bir görkeme sahip olan kör ve biçimci davranışların özerk ve kompleks duygulardan, belli bir kabalığın ise incelikten önce gerçekleştiğini varsayabiliriz. Ama bu tür inançlar ruhani yaşamın gelişiminin doğrudan maddi uygarlıktan kaynaklandığı fikriyle bağlantılıdır.”
“Çocuklar ilkin bizim heyecanımız karşısında tepksiz kalırlar. İnsan nasıl olur da bu görüntülerin, bu iğrenç kokuların kendi başlarına o kadar rahatsız edici olmadığını düşünmeden edebilir? Erken yaşlarda çocuklar bunlara tepki vermeden dayanır. Biz kendi çevremizdeki dünyayı öyle bir inşa etmişizdir ki eğer "pislik"ler sürekli olarak reddedilmezse kurduğumuz yapı yıkılır. Fakat devamlı bir reddediş içinde bulunmamızı isteyen korku doğal değildir. Tersine, doğanın yadsınması anlamına gelir. Eğer bize benzemelerini istiyorsak çocuklarımızın doğal devinmlerine karşı koymalıyız. Onları, yapay bir şekilde, kendi suretimizde çarpıtmalıyız ve doğal olan karşısında duyulan dehşeti değerlerin en büyüğü olarak zihinlerine kakmalıyız. Onları önce yıkayarak sonra giydirerek doğadan koparırız. Böylece, bize onları yıkatıp giydiren devinime dahil olmaları için, yokluğu halinde hayvanlara benzeyeceğimizden, örtünmemiş çıplak hayat ve et karşısındaki dehşetimizi paylaşmaları için sürekli çabalarız.”
“Cinsel işlev de, dışkılama da aynı korku tarafından aynı gecenin içinde gözlerden uzaklaştırılır. Bağlantı, organları yaklaştıran ve hatta kısmen de birleştiren doğada verilidir. Elbette şu ya da bu "pislikten" tiksinmemizin ardında yatan temel öğeyi belirleyemeyiz. Hatta dışkıların onlardan iğrendiğimiz için mi kötü koktuğunu yoksa bizi iğrendiren şeyin o kötü koku mu olduğunu bilemeyiz. Hayvanlar kokudan tiksinmez. Yalnızca insan, içinden çıkageldiği ve her zaman da bir parçası olduğu doğadan utanıyor gibidir. Bunu hissedebiliriz. Biz bu insani dünyayı doğanın izlerini silerek kendi suretimizde biçimlendirdik; bize doğadan nasıl çıktığımızı hatırlatabilecek her şeyi bu dünyadan uzaklaştırdık. Bütün insanlık mütevazı geçmişlerinden utanç duyan yeni zenginlere benzer. Bu geçmişi hatırlatan şeyleri kendilerinden uzaklaştırırlar. En "büyük" ve "iyi" aileler çirkef dolu doğumlarımızın en titiz biçimde örtbas edildiği aileler değil midir? Aziz Augustinus, bizi hayata getiren uzuvların yüz kızartıcı niteliğini şu sözlerle ifade eder: inter faces et urinam nascimur, (pislikler arasından geliyoruz). Ama bu arasından çıktığımız pisliklerin bize kendiliğinden mi iğrenç geldiğini, yoksa içlerinden çıktığımız için mi öyle hissettiğimizi asla bilemeyeceğiz.”
“Erotizm bir defa evlilik dışına itilince, evlilik de öncelikli olarak maddi bir çehreye büründü. Lévi-Strauss haklı olarak bunun önemini vurgulamaktadır: Arzu nesnesi olan kadınların paylaşılmasını sağlayan kurallar iş gücü olan kadınların paylaşılmasını da sağladı.”
“Üreme amaçlı ekonomik ortaklık evliliğin baskın özelliği olmuştur.”
“Genel kanının da kabul ettiği gibi "dünyada her şeyden biraz olmalı", azizler kadar fahişeler de, alçaklar kadar sınırsız cömertlikte kimseler de gerekli bize.”
“What I want to emphasize is that death does not affect the continuity of existence, since in existence itself all separate existences originate; continuity of existence is independent of death and is even proved by death.”